İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin başlattığı pet şişe karşılığı İstanbulkart’a para yükleme haberi ülkemiz gündemine düşünce, “Şeker var, un var, neden helva yapmıyoruz” diye düşünüp Muğla için benzeri bir kampanya önerisi kaleme almayı düşünmüştüm. Projem; 29 şubesi olan Şevikoğlu Market zinciri, Belediye ve çevre konularında faaliyet gösteren TURMEPA-ÇEVKO gibi kuruluşların bir araya gelmesi ve marketlere konulacak Geri Dönüşüm Otomatları ile pet şişelerin toplanmasıydı. Yasaları ve uygulamaları incelemeye başlayınca Akıl Oyunları’nın içine düştüğümü anladım. Yayımlanmış haber ve makalelerin yanı sıra birçok kurum ve kuruluşla görüşme yaptım. Bunlar,  İstanbul ve Muğla Büyükşehir Belediyeleri, Antalya Muratpaşa ve Ortaca Belediyesi’nin ilgili birimleri, Lisanslı Geri Dönüşüm firması, Makina satıcıları, ‘Sıfır Atık’ projesi alım merkezi, Şevikoğlu Market vs. ve Avrupa’daki uygulamalar hakkında oradaki gazeteci arkadaşım araştırma da yaparak bilgi verdi. Sonunda ışığı görebildim. En son söyleyeceğimi şimdi söyleyeyim: Sorun Türkiye’de depozito sisteminin uygulanmaması. Depozito sistemi aslında Avrupa’da da tam anlamıyla oturmuş değil. Çok farklı birçok uygulama görülüyor ama biz geri dönüşüm konusunun o kadar uzağındayız ki onlarla mukayese edilecek bir durumumuz yok. Örneğin Türkiye’de aklı başında bir sürü insan hala tam bir facia olan MAVİ KAPAK toplamakla meşgul. İnternete girip bir kere bu kampanyanın ne menem bir dolandırıcılık ve çevre sorunu olduğunu 10 yıldır okuyan bile yok. Avrupa uygulaması şu; Marketlerde “Geri Dönüşüm Otomatı” var. (http://alkislarlayasiyorum.com/icerik/389433/almanyadaki-pet-sise-otomati, https://www.youtube.com/watch?v=o94OvlA4_yI) Buraya attığınız depozitolu şişeler karşılığı size verdiği fişle alışveriş yapıyorsunuz. (Bu para İstanbul Belediyesi’nin ödediği 2-3 kuruşluk hurda fiyatı değil kayda değer bir miktar). Ayrıca depozitosuz atıklarınızı atmanız için de sokaklarda ayrı kutular var ve bu kutulara atmanız gereken atıklar çöp kutunuzdan çıkarsa cezası var. Anlaşılmayacak, vatandaşın duyarlılığı ya da insafına bırakılmış hiçbir şey yok. Türkiye’de yerel belediyelerin anlaşma yaptıkları atık toplama yetkisi/lisansı almış firmalar bütün atıkların sahibi. Hurda çamaşır makinanızdan, araç lastiğine, kağıt atıklarına kadar her türlü atığı ücretsiz alma yetkisine sahipler. (Tabii uygulama hepimizin gözlemlediği gibi tam da böyle değil). Genelde her ilçede “ambalaj atığı toplama lisanslı” firma var. Bu firmalara 150-200 bin lira verip marketinize koyduğunuz makina ile topladığınız pet şişeleri ücretsiz teslim etmek durumundasınız. Bu pahalı makinayı alıp, müşteriden atıkları da parayla alacaksınız, sonra ücretsiz vereceksiniz. Bu da olmuyor tabii. Artık dünya eski dünya değil. Ne kadar gizleseniz bir müddet sonra “mızrak çuvala sığmıyor”. Avrupa’ya gidiyoruz, internete giriyoruz haberimiz oluyor, aradaki farkı, üç kağıtları daha çabuk algılıyoruz. Ne kadar çabuk algılıyoruz desek de politikacılarımız/işadamlarımız için “Bu kadar da yapmazlar herhalde” duygusuyla olsa gerek tepki vermemiz 10-15 yılı buluyor demek ki. BELEDİYELER ve BAKANLIK HEDEF KARARTIYOR Ülkemizde büyük bir atık sorunu var, farkına varan vatandaş rahatsız ve sayıları her geçen gün artıyor. Başta Çevre ve Şehircilik Bakanlığı ve bazı belediyeler “krizi fırsata çevir” ilkesinden yola çıkarak konuyu iyice anlaşılmaz hale getiriyorlar. Konuyu “Duyarlı Vatandaş” kavramına indirgeyip kendileri de “Duyarlı Yönetici” oluyorlar. Birçok örnek var ama öne çıkanlar: Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın Emine Erdoğan tarafından desteklenen, telkin yoluyla atık toplamaya çalışan “Sıfır Atık” projesi ile İstanbul Büyükşehir ve Antalya Muratpaşa Belediyelerinin projeleri. Projeler genelde yasaya da çok uygun değil. Belediyenin lisanslı firmaya “Ben şöyle bir kampanya yapacağım sen de işin o kısmında hurdayı cüzi bir ücretle de olsa alacaksın” demesi mantığı içinde yürüyor. “Duyarlı Vatandaş” sayısı yüksek olduğu varsayılan Avrupa’da bu iş mükafat-ceza ikilisi olmadan olmuyorsa Türkiye’de yıllık 10-15 TL mükafatla ya da “aferin” diyerek nasıl olacak. ÜRETİCİ FİRMALAR TOPLAMAK ZORUNDA AMA… Bizde de Avrupa Birliği uyum yasalarıyla başlayan süreçte, ‘Ambalaj Atıkları Kontrolü Yönetmenliği’ çıktı ve 2005 yılında yürürlüğe girdi. 2009 yılında “birtakım(!)” değişikliklere uğradı. Bunun sonucunda, üretici firmalar geri dönüşümle ilgili yükümlülüklerinden kurtulmuş, “duyarlı” vatandaşlar coşkun MAVİ KAPAK kampanyalarıyla “zavallı engellilere” karşı hayır işleyerek vicdanlarını rahatlatmıştı. Bu konuda 4 yıl önce Birgün Gazetesi’nin “Kapakla vicdan dolandırıcılığı” (https://www.birgun.net/haber-detay/kapakla-vicdan-dolandiriciligi-65402.html) haberi yapılan vicdansızlıkları geniş biçimde vermişti. Haberin bir kısmını kısaca özetlersek devlet pet şişe yerine kapak getiren üreticiyi “şişeyi de topladı” kabul ediyor. Halbuki mavi kapak zaten hurda borsasında bulunan bir malzeme, yetmeyen kısmını da üretici firmalar “mavi kapak kampanyaları” ile toplatıyorlar. Şişenin kendisi yasanın maksadının aksine doğaya kalıyor. SOKAK TOPLAYICILARI BİLE İFLAS ETTİ Belediyeler, sokaklarda ambalaj atığı toplayanlara mani olamayınca kabullenmek zorunda kaldılar. Ambalaj atıklarının bir kısmı sayıları 10 binlerle ifade edilen Atık Toplayıcıları tarafından toplanıp lisanslı firmalara satılıyordu. Fakat Dünyada en büyük hurda alımını yapan Çin’in artık hurda almayacağı söylemesi üzerine Avrupa’nın hurdaları da 3. Dünya ülkelerine yöneldi. Bazı ülkeler alım yapmayacaklarını beyan ettiler ama Türkiye alıma devam ediyor. Alım fiyatı da o kadar ucuzladı ki ülke içindeki atık toplayıcıları da bu işi yapamaz duruma geldiklerini beyan ediyorlar. Yani açmaz büyüyor. Pet şişelerin geri dönüşümünde tek çözüm depozitodur. Yazıyı, internet taramamda Almanya’da yaşayan bir vatandaşımızın konuyla ilgili yorumuyla bitirelim: “adı pfandflaschenautomat tır. Attığınız şişeye bağlı olarak şişe başına 20-25 cent gibi bir fiş verir. Tüm marketlerin girişinde mutlaka vardır. İlk çıktığı zamanlarda bu işten zengin olan Türkler vardır. Tek bu şişeleri toplayarak apartmanları olanlar vardır. Şu anda da bu şişeleri toplayarak geçimini sağlayanları görürsünüz. Genellikle belli bir yaşın üzerindeki Almanları elinde bez bir poşetle sokaklarda şişe toplarken görebilirsiniz.”             Yani: “Türkiye’deki Bütün Pet Şişeleri ve Mavi Kapakları 1 Haftada Toplarım” demem boşuna değil. Yeter ki siz yasayı çıkarın.