Hepsi hırslı, hepsi masaya yumruğunu vurmaya hazır, hepsi meydanları titreteceğinden emin…
Hepsi halkını çok seviyor, hepsi Fethiye aşığı, hepsi Fethiye sevdalısı…
Eeee, çıkıp “Bakmayın siz bizim böyle konuştuğumuza, yüksek perdeden atıp tuttuğumuza, biz aslında birer tatlı su balığıyız, kimsenin etlisine sütlüsüne karışmadan siyaset yaparız” diyecek halleri yoktu ya…
Hepsi birer Jaws’tı mübarek…
Tuttuğunu koparmaya hazırdı her biri…
Bu ruh haliyle çıktılar meydana…
…………………….
Zaman her şeyi normalleştirmede ustadır…
Bir süre sonra tüm adaylar normalleşmeye başladılar ve tabi söylemleri de isimleriyle birlikte normalleşti…
Hiç biri aday adaylığına proje bazlı çıkmadı, hiçbiri köklü bir eleştiriyle gelmedi…
Kimi körfez dedi, kimi turizm dedi…
Kimi sağlık dedi, kimi halk dedi…
Lakin hiç biri neyi nasıl yapacağını söyleyemedi çünkü buna pek gerek de yoktu…
Hele bir aday olalım da, ola ki piyango bize çıkar sonra düşünürüz ne yapacağımızı diye çıktılar meydana…
Tam 12 civanmert hizmet aşığı…
Sonra bir gecede boşa düşeceklerini bilmeden, dolandılar durdular…
…………………………
Sonrası sosyal medyaydı zaten…
Aman Allah’ım, meğer içimizde ne cevherler varmış da bizler bihaber yaşamışız…
Hepsinde bir Türkiye Yüz Yılı vurgusu…
Slogan olarak tabi, kavramsal mana da bu cümlenin neyi ihtiva ettiğini beş cümlede izaha kalkışsalar sanırım siyaset literatürü dumura uğrardı…
Bir de bunların bir tensip mekanizması var…
Kimine Cumhurbaşkanı tensip ediyor, kimine il koordinatörü, kimine eski bir vekil, kimine eski bir dinozor…
Her biri belli yerlerden tensipli olunca geriye ne kalıyor derseniz elbette sosyal medya kalıyor…
E orayı da boş bırakmamaları lazım…
Sarıl sarılabildiğin kadar…
Önüne gelene sarıl, el ense çek, gördüğünün sırtına bir şaplak indir, yüzüne bir dokun…
Vatandaş sevmeyi bu arkadaşlardan daha iyi bilecek kimse mi vardı!
Tecrübeliler sonuçta…
Fethiye sokakları, caddeleri, Pazar yerleri göz yaşartıcı sevgi gazına maruz kaldı günlerce…
Tam her aday halkı biraz daha çok sevmeye hazırlanırken şak diye bir haber: “AK Parti Fethiye’de MHP’nin adayını destekleyecek”
Halk derin bir nefes aldı, ne sevgi yumağı sarılmalar kaldı ne şaplaklar, ne el enseler…
Tam 12 aday bir daha ki bahara sevmeye hazırlanmak için köşelerine çekildiler…
………………………………
Hatırlayın o ilk günleri…
Hepsi “Tüm yarışmacı arkadaşlara başarılar” dileriz derken bile “Bensiz olmaz, ona göre” bakışlarıyla tarıyordu karşısındaki kalabalığı…
Heybetli açıklamalar birbirini izliyordu…
İlçe başkanlığı önüne kortej eşliğinde yürümeler, ilçe binası önünde yapılan açıklamalar…
Ne kadar kalabalık görünürlerse o kadar etkili olacağına inanmıştı hepsi…
Genel merkezi tavlama kurları bir nevi…
Bak ben daha kalabalığım, bak ben daha çok çalışıyorum, bak ben sahada ayak basmadık yer bırakmıyorum…
Ne zaman?
Aday adaylığından adayın açıklanacağı güne kadar…
Bak muhtarımla çay içiyorum, bak esnafımla selamlaştım, bak mahallenin meczubuyla konuşuyorum…
Bakın biz tam bir sevgi yumağıyız, halkımızı kucaklamaya hazırız…
Gör bizi genel merkez, gör bizi sayın liderimiz...
Genel merkez onları görmedi, liderin zaten onlardan pek bir haberi de yoktu…
Genel merkez tabelası önünde poz verip dönmenin eylemsel doyumsuzluğunu yaşıyorlardı Ankara’ya gittiklerinde…
Sonra ne mi oldu, dileklerinden biri gerçekleşti…
Onlar halkla kucaklaşırken genel merkez de onları kucakladı…
Kucakladı ama ansızın bir boşluğa bırakıverdi hepsini…
Sonra kordon boyunda yürürken kıyıda körfezin kirli yosunları arasında oynaşan birkaç tuzlu su balığı dikkatimi çekti…
Ve ardından Kıraç’ın o meşhur şarkısı çalmaya başladı yakınlardaki kafelerden birinden…
Endamın yeter
Gözlerin yeter
Uğramasın size
Ne hüzün ne de keder...